导航菜单
首页 >  Türk Ceza Kanunu’nda Kasten Yaralama Suçu  > Taksirle Yaralama Suçu Ve Cezası TCK 89 2024

Taksirle Yaralama Suçu Ve Cezası TCK 89 2024

Makalemizin İçeriği

ToggleTaksirle Yaralama Suçu

Türk Ceza Kanunu'nun 89. maddesinde düzenlenen taksirle yaralama suçu, mağdurun vücuduna acı vermek veya sağlığını ya da algılama yeteneğinin bozulmasıyla sonuçlanan bir eylemdir. Bu suç, failin kasten değil, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi sonucunda gerçekleşir. Yani, fail yaralanma sonucunu istemez, ancak gereken özeni göstermediği için bu sonuç meydana gelir. Taksirle yaralama suçu, kasten yaralamadan bağımsız bir suçtur. Fail, hareketini kendi iradesiyle yapar ancak sonucu öngöremez. 

Trafik kazaları, iş kazaları, tıbbi hatalar gibi birçok durum taksirle yaralama suçu kapsamında değerlendirilir. Bu suçu işleyen sanık aleyhine, mağdurun maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Örneğin; 

Trafik kazası sonucu gerçekleşen taksirle yaralama durumunda, trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası asliye hukuk mahkemesinde açılabilir. Doktor hatası nedeniyle meydana gelen taksirle yaralama durumunda, eylemi işleyen doktora karşı tıbbi hata nedeniyle tazminat davası asliye hukuk mahkemesinde açılabilir. İş kazası sonucu gerçekleşen taksirle yaralama durumunda, iş mahkemesinde işverene veya üst işverene karşı iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir. 

Türk Ceza Kanunu'nda cezai sorumluluk, kasıtlı ve taksirli olmak üzere iki temel kavrama dayanır. Temel ceza hukuku prensibi olan sorumluluk, genellikle kasıtlı sorumluluktur. Taksirli sorumluluk ise istisnai bir durumdur. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesidir. Taksir ise, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle istenmeyen bir sonucun gerçekleşmesidir. Bu nedenle, taksirle yaralama suçu ve cezası incelenirken taksir kavramının ne anlama geldiğini bilmek önemlidir. 

Taksirle yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu'nda "Kişilere Karşı Suçlar" başlıklı bölümün "Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar" kısmında düzenlenmiştir. Bu suç, bir kişinin başka bir kişinin vücuduna acı vermek veya sağlığını ya da algılama yeteneğini bozacak şekilde zarar vermekle işlenir. Türk Ceza Kanunu'nda yaralamanın tanımı bu şekildedir. 

Kasten yaralama suçu, bu eylemlerin bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi durumunda söz konusudur. Ancak istenmeyen durumlarda, yani failin bu sonucu öngörmemesi veya istememesi halinde taksirle yaralama suçu oluşur. Türk Ceza Kanunu'nun 89. maddesinde taksirle yaralama suçu ve cezası düzenlenmiştir. 

Taksirle Yaralama Suçunun Öğeleri 

Suçun Faili Kanunda suç olarak tanımlanan bir fiili gerçekleştiren kişi, suçun faili olarak kabul edilir. Taksirle yaralama suçu özel bir suç değil, genel bir suç olarak düzenlendiği için fail, gerçek bir kişi olması şartıyla herkes olabilir. Taksirle yaralama suçunun işlenmesi ve cezalandırılması için herhangi bir özellik aranmaz. Ancak, bir kez daha vurgulamak gerekirse, kişinin kendi kendini taksirle yaralaması suç teşkil etmez (özel düzenlemeler hariç, örneğin Askeri Ceza Kanunu'nun 79. Maddesi gibi). 

Mağdur, Suçun mağduru, insan olma şartıyla herkes olabilir. Sağ ve tam doğmuş her birey, bu suça maruz kalabilir. Mağdur olma koşulu, canlı olmaktır; bu nedenle, ölü birine karşı bu suç işlenemez. Fail, kendine karşı bu suçu işleyemez; ancak bazı durumlarda kanun, kendine zarar verme eylemini suç olarak kabul eder (örneğin Askeri Ceza Kanunu'nun 79. Maddesi gibi). Bu istisnai durumlar dışında, taksirle yaralamada mağdur ve fail aynı kişi olamaz. Ancak, eğer yaralama eylemi gebe bir kadına karşı işlenirse ve bu eylem çocuğunun vaktinden önce doğmasına veya düşmesine neden olursa, faile verilecek cezanın artmasına neden olabilir. 

Suçun Hukuki Kapsamı 

Suçun hukuki kapsamı, hukukun koruduğu değerlerin ve menfaatlerin ceza normları tarafından koruma altına alınmasıyla ilgili bir kavramdır. Yaralama suçunda korunan hukuki menfaat, kişilerin bedensel ve psikolojik bütünlükleri ile dokunulmazlıklarıdır. Bu değerler, yaşama hakkı kadar önemlidir. Örneğin, 1982 Anayasası'nın 17. maddesi, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunu belirtir. Bu madde, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulmamasını ve rızası olmadan bilimsel veya tıbbi deneylere tabi tutulmamasını öngörür. Ayrıca, kimseye işkence veya kötü muamele yapılamayacağını vurgular. Bu hak ve dokunulmazlık, birçok uluslararası belgede de yer almıştır, bu da konunun önemini ve özelliğini vurgular. 

Vücut bütünlüğü, temel olarak yaşama hakkı gibi kişilik haklarının bir parçasını oluşturur. Vücut bütünlüğü, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla birlikte ele alınmalıdır. Bu nedenle, vücut bütünlüğü sadece fiziksel bedeni değil, ruhsal tamlığı da içerir. Bu özellikleriyle vücut bütünlüğü, insan haysiyetiyle doğrudan ilişkilidir. Herhangi bir müdahale, kişinin maddi ve manevi varlığına zarar verdiği için insan haysiyetini ihlal eder. Anayasa, "kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye maruz bırakılamaz" hükmüyle bu durumu açıkça ifade eder. 

Taksirle Yaralama Suçu ve CezasıFiil 

Taksirle yaralama suçu, serbest hareketli bir suçtur. Bu bağlamda, başkasının vücuduna acı veren veya sağlığını veya algılama yeteneğini bozan her türlü hareket, bu suçu oluşturabilir. Bu nedenle, taksirle yaralama suçu, seçimlik bir eylemdir. Aynı şekilde, suç, eylemsizlikle de işlenebilir. 

Suçun meydana gelmesi açısından, algılama yeteneğini bozan hareketlerin varlığı, suçun sadece somut eylemlerle değil, manevi eylemlerle de işlenebileceğini gösterir. Bu nedenle, eylemlerin bedene yönelik ve acı veren nitelikte olması gerekmez. Zihinsel bir karmaşa yeterlidir. Ancak her durumda, hareketlerin yaralanma sonucunu doğurmuş veya doğurmaya elverişli olması gerekir. Bu, hareket ile sonuç arasındaki nedensel ilişkinin belirlenmesiyle sağlanır. 

Yaralanma sonucunu doğuran hareketlerin sayısının fazla olması, suçun birden fazla olması anlamına gelmez. Örneğin, birden fazla bıçak darbesi gibi. Yaralama hareketlerine ilişkin olarak kullanılan aracın niteliği genellikle önemsizdir. Ancak, yaralama sonucunun, vücuda acı verme veya sağlığı veya algılama yeteneğini bozma şeklinde ortaya çıkması gerekir. Diğer durumlar ve amaçlar, taksirle yaralamayla zor kullanma, işkence ve eziyet gibi benzer suç türleri arasındaki farkı gösterir. Suçun oluşması açısından acının vücudun hangi bölgesine yönelik olduğu önemsizdir. Ancak, hareketlerin örneğin duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olması durumunda ceza artırılır. 

Vücuda acı verme, bir kişiye karşı vücut dokunulmazlığını ve esenliğini önemli ölçüde ihlal eden kötü muamelelerin gerçekleştirilmesidir. Vücuda acı verme, genellikle maddi bir acıyı ifade eder. Ancak vücuda acı vermeyen ancak kişinin ruh sağlığı üzerinde etkili olabilecek davranışlar da yaralanma niteliğindedir. Dolayısıyla, bedensel bütünlüğe yönelik acı veren her eylem bu bağlamda değerlendirilmelidir. 

Sağlığı bozma durumuna gelince; sağlık, sadece hastalık veya sakatlık olmamakla kalmaz, bedenen ve ruhen tam bir iyilik halini de içerir. Bu nedenle, hastalığa, sakatlığa, bedenen veya ruhen kötülüğe neden olan her şey sağlığı bozmak olarak kabul edilir. Bu durumda, hastalık sayılmayan durumların da sağlığı bozmaya neden olabileceği belirtilmelidir. Var olan bir rahatsızlığı artıran hareketler de sağlığı bozma kapsamında değerlendirilir. 

Hastalık bulaştırma, sağlığın bozulması anlamına gelir. Ancak, sağlıkta bir bozulmanın mağdura acı vermesi gerekmez. Basit bir yara veya şişlik bile, kendiliğinden iyileşmiş olsa bile sağlığı bozan bir durum olarak kabul edilmelidir. Sağlığın bozulmasından sonra ortaya çıkan durumun süresi önemli değildir. 

Yaralama ile ilgili bir diğer kriter, algılama yeteneğinin bozulmasıdır. Akıl hastalığı düzeyine ulaşmayan ancak düşünme, idrak veya iradi hareket etme yeteneğinde bozukluk meydana getiren hareketler, algılama yeteneğinin bozulması olarak kabul edilmelidir. Kişinin dış dünyayı anlayabilme ve ona tepki verebilme yeteneğini azaltan veya yok eden her durum bu bağlamda değerlendirilmelidir. 

 

Taksirle Yaralama Suçu Cezası Nedir? Taksirle Yaralama Suçu Temel Halinin Cezası: Taksirle yaralama suçunun temel halinin cezası üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Türk Ceza Kanunu 89/1 gereğince, taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Taksirle Yaralama Suçu Nitelikli Hallerinin Cezası: Taksirle yaralama fiili, mağdurun: a. Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b. Vücudunda kemik kırılmasına, c. Konuşmasında sürekli zorluğa, d. Yüzünde sabit ize, e. Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, f. Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, neden olmuşsa, suçun basit şeklinin işlenmesi halinde verilen ceza yarısı oranında artırılır. Taksirle yaralama fiili, mağdurun: a. İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b. Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c. Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d. Yüzünün sürekli değişikliğine, e. Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, neden olmuşsa, suçun basit şeklinin işlenmesi halinde verilen ceza bir kat artırılır. Taksirle işlenen fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Adli para cezası verilmesi öngörülmemiştir. Trafik kazaları sonucu taksirle yaralama suçunun oluştuğu durumlarda verilen cezanın yanında ek olarak ehliyetinin geri alınması gibi bir yaptırım da uygulanabilir. Bu durumda failin ehliyeti Yargıtay'ın 53. Maddesi uyarınca en az 3 ay en fazla 3 yıl süre ile alınabilir. İndirim Halleri: 

TCK’da taksirle yaralama suçuna özgü bir indirim hali düzenlenmemiştir. Ancak bazı hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı halinde cezasızlığa hükmolunabilir ya da cezada indirime gidilebilir. 

Failin kusurluluğunu etkileyen haller şunlardır: 

Hukuka aykırı fakat bağlayıcı bir emrin yerine getirilmesi Zorunluluk hali Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması Cebir ve tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi Haksız tahrik Yaş küçüklüğü, sağır ve dilsizlik Akıl hastalığı Geçici nedenler, alkol ve uyuşturucu madde etkisinde olmaTaksirle Yaralama Suçu ve CezasıTaksirle Yaralama Suçunda Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Ayrımı 

Taksirli suçlar, bir davranışın sonucunun öngörülmemesi durumunda ortaya çıkar, kişi dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket eder. Bilinçli taksir ise kişinin neticeyi öngörmesine rağmen bu neticenin gerçekleşmesini istememesi halinde oluşur. Taksirli suçlarda neticenin öngörülmemesi, bilinçli taksirde ise neticenin öngörülmesi ayrımı yapılır. 

Taksirle adam yaralamaya sebep olma suçu her durumda mağdurun şikayetiyle ilgilidir. Yani, mağdur şikayetini geri çekerse ceza davası düşer. Ancak, bilinçli taksirle adam yaralama suçunda, sadece basit taksirli suç şikayete bağlıdır. Suçun nitelikli hallerinde ise soruşturma şikayete bağlı değildir. 

Türk Ceza Kanunu'nda suç teorisi, genellikle kastla işlenen suçları esas alır, ancak bazı durumlarda taksirle işlenen suçlar da öngörülmüştür. Taksirli suçlar için failin cezalandırılabilmesi için açık bir kanuni düzenleme bulunmalıdır. 

TCK'da taksir; "bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmemek suretiyle gerçekleştirilmesi" olarak tanımlanmıştır. Taksirli suçlar, "basit" ve "bilinçli" taksir olmak üzere iki kategoriye ayrılmış, bilinçli taksirde cezanın üçte birden yarıya kadar artırılması öngörülmüştür. 

Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayrım; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksirde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır. Bilinçli taksirde netice öngörülmüş olmasına rağmen istenmemiştir. Bir kişi neticeyi öngördüğünde ve sadece şansa veya başka etkenlere güvenerek hareket etmediğinde bilinçli taksir vardır. Olayın somut koşulları dikkate alınarak olası kast ile bilinçli taksir arasında ayrım yapılabilir. 

TCK'nın 21. maddesinde "olası kast" ve 22. maddesinde "bilinçli taksir" tanımlanmıştır. Ancak, kanun koyucu madde metninde "kabullenme" kavramına yer vermemiştir. Öğretide bu durumun açıklanmasında "Frank formülü" kullanılır. Eğer fail her halükarda hareketi gerçekleştirecekse olası kast söz konusudur; ancak neticenin gerçekleşeceğini bilmesine rağmen hareketi gerçekleştirmeyecekse bilinçli taksir söz konusudur. Öngörülen neticenin gerçekleşmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, neticenin istenmemesine rağmen gerçekleşmesi durumunda bilinçli taksir vardır. 

Taksirle Yaralama Suçunun Nitelikli Hali 

Taksirle yaralama suçunun temel şekline eklenen ve cezanın artırılmasını veya indirilmesini gerektiren durumlara "nitelikli haller" denir. Bu durumlarda, kanunda belirtilen suçun basit haline ek olarak bir hareket veya unsur ortaya çıkar. Taksirle yaralama suçuyla ilgili olarak, netice sebebiyle suçun ağırlaştırılmış hallerine yer verilmiş ve bu haller, uygulanacak cezayı artırmak veya azaltmak için ikiye ayrılmıştır. 

İlk grup nitelikli haller şunlardır ve bu durumlarda, failin cezası yarısı oranında artırılır: 

Mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olunması. Bu durumda, zayıflamanın geçici olmaması gerekmektedir. Mağdurun vücudunda bir kemik kırılmasına sebep olunması. Mağdurun konuşmasında sürekli zorluk yaşamasına neden olunması. Mağdurun yüzünde kalıcı bir iz bırakılması. Bu izin sabit bir iz olup olmadığının belirlenmesi için en az altı ay beklenmesi gerekmektedir. Mağdurun yaşamını tehlikeye sokan bir duruma düşürülmesi. Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğması. 

İkinci grup nitelikli haller ise şunlardır ve bu durumlarda, failin cezası bir kat artırılır: 

Mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine neden olunması. Bu durumda, iyileşme olasılığı bulunmamalıdır. Mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin tamamen yitirilmesine sebep olunması. Mağdurun konuşma veya çocuk yapma yeteneklerinin kaybedilmesine neden olunması. Mağdurun yüzünde sürekli bir değişikliğe yol açılması. Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine neden olunması. 

Ayrıca, birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma durumu da nitelikli haller arasında yer alır ve failin cezası ağırlaştırılır. 

Taksirle Yaralama Suçu Şikayet Süresi ve Zamanaşımı:Taksirle adam yaralama suçu, genellikle şikayete tabi bir suçtur. Şikayet süresi, suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır. Ancak, bilinçli taksirle işlenen taksirle yaralama suçunda şikayet aranmaz.Taksirle yaralama suçunun dava zamanaşımı süresi ise 8 yıldır. Ancak, belirli koşulların gerçekleşmesi durumunda bu süre 12 yıla kadar uzayabilir.

Uzlaşma:

Uzlaşma, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253. ve 254. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu, suçtan mağdur olan kişinin suç şüphelisi ile anlaşması sonucunda ceza yargılamasının sona ermesidir.Taksirle yaralama suçu, her halinde uzlaşmaya tabi suçlardan biridir. Uzlaşma süreci, soruşturma aşamasında veya kovuşturma aşamasında gerçekleşebilir.

Etkin Pişmanlık:

Etkin pişmanlık, Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenmiş bir kişisel cezasızlık veya ceza indirimi sebep olan bir kavramdır.Ancak, taksirle yaralama suçu için etkin pişmanlık hükümleri düzenlenmemiştir. Dolayısıyla, bu suç için etkin pişmanlık uygulanamaz.

Görevli Mahkeme:

Taksirle yaralama suçu için belirlenen ceza sınırına göre görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.Taksirle yaralama suçunun her hali için görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir ve bu mahkemede dava görülür.Taksirle Yaralama SuçuTaksirle Yaralama Suçu Yargıtay Kararları

Bilinçli Taksirle Yaralama ve Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2018/195) 

Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre, taksirle yaralama suçunun zarar suçu, TCK’nın 179/3. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun tehlike suçu olması, her iki suçun birlikte işlendiği hallerde, sanığın hangi suç nedeniyle cezalandırılacağı belirlenirken, anılan suçlar için kanunda öngörülen cezaların ağırlığının değil, zarar suçu-tehlike suçu olmaları kriterinin esas alınması gerektiği, buna göre, sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olduğu durumlarda sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi, şikayetten vazgeçme veya uzlaşma nedeniyle taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmadığı durumlarda ise sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılması gerektiğinin kabul edilmesi karşısında, somut olayda sanığın 184 promil alkollü olarak sevk ettiği araçla direksiyon hakimiyetini kaybederek araçta yolcu olarak bulunan eşinin kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına sebebiyet vermek biçimindeki eyleminde bilinçli taksir koşullarının oluştuğu, ancak mağdurun sanıkla uzlaşması sebebiyle sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olmaması nedeniyle sanığın unsurları oluşan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde düşme kararı verilmesi bozma nedenidir . 

Doktor Hatası İhmali Davranışla Nitelikli Taksirle Yaralama Suçu (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar No:2013/6986) 

Bir gece önce 02:00’de başlayan doğumun normal yolla gerçekleşmemesi ve müdahalede gecikilmesi nedeniyle saat 20:30 sıralarında katılan annenin rahatsızlığının da artması sebebiyle sanığa durumun bildirildiği, başka bir deyişle doğum için gereken tıbbi müdahalede geç kalınmasının annenin sağlığını olumsuz etkilemesi dolayısıyla ihmali davranışla anneye karşı taksirle yaralama suçunun meydana geleceği, ayrıca kanunda, taksirli fiilin, “gebe bir kadının çocuğunun düşmesine” neden olmasının taksirle yaralama suçunun nitelikli şeklini oluşturacağının öngörülmesi ve anılan hükümle analık hakkı yanında fetüsün (ceninin) varlığının da korunması karşısında, suçun tamamlanması için ana rahminden çıkartılması zorunlu olmayıp, ceninin ana karnında ölümüne neden olunması fiilleri de hukuki anlamda ‘düşük’ olarak niteleneceğinden, eylemin TCK’nın 89. maddesinin 3. fıkrası (e) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır . 

Alkollü Trafik Kazası ve Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2016/10371). 

Sanık hakkında taksirle yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; 

Olay gecesi sanığın idaresindeki kamyonet ile seyri sırasında, aracının sağ yanı ile, yolun sağındaki emniyet şeridi ve yol üzerinde duraklama yapan mağdur idaresindeki otomobilin sağ yanına çarpması şeklinde meydana gelen olay akabinde yapılan ölçümde sanığın, 92 promil alkollü olduğunun anlaşılması karşısında, meydana gelen olayda sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu, tayin olunan cezasından bu sebeple 5237 Sayılı TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurularak, sanık hakkında eksik ceza tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi sayılmamış; asli kusurlu olduğu kabul ve tespit edilen sanık hakkında temel ceza miktarında ve temel cezanın hapis cezası olarak belirlenmesinde bir isabetsizlik yoktur. 

Sollama Yasağı Olan Yerde Trafik Kazası Neticesinde Bilinçli Taksirle Yaralama (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/10441). 

Sanığın idaresindeki araçla gündüz vakti bölünmüş yolun bir yönünün çalışma nedeni ile kapalı olmasından dolayı gidiş geliş kullanıma açılan, çalışma nedeniyle 70 kilometre hız sınırı ve sollama yasağı levhaları ile trafik akışı düzenlenen yolda önünde seyreden çekiciyi sollamak için karşı şeride geçerek, karşıdan gelen araçla çarpışmasıyla, katılanların yaralanması şeklinde gelişen olayda, sanığın sollama yasağı olan yerde araç sollamaya çalışmak şeklindeki eyleminde, bilinçli taksirin unsurlarının oluştuğunun gözetilmeyerek, temel cezadan 22/3. maddesi uyarınca artırım yapılmaması hukuka aykırıdır. 

 Av. Muhammet Ali BEYHAN

相关推荐: